31 Aug
31Aug


Sevgili dostlar,

Her gün yeni haberlerle uyanıyoruz. Ekonomik sıkıntılar, toplumsal belirsizlik, güvensizlik… Bazen ne yapacağımızı bile bilemeyiz. Bu dönemde yetersiz hissetmek, endişelenmek, üzülmek çok doğal. Ve bunu inkâr etmeye gerek yok. Duygularımız, yaşadığımız gerçekliğe verdiğimiz tepkidir. Onlara sahip çıkmak, onları bastırmaya çalışmaktan çok daha güçlü bir adımdır.

Ama şunu hatırlayın: Biz yalnız değiliz. Hepimiz aynı gökyüzünün altında, benzer duygularla buluşuyoruz. Bu bile başlı başına bir güçtür. İnsan en çok zorlukları paylaştığında büyür, umudu birlikte besler.

Hayat bize kolay bir yol sunmuyor olabilir. Ama tarih boyunca bu topraklarda nice sınavlar verildi, nice krizler yaşandı. Ve her seferinde insanlar yeniden ayağa kalktı. Çünkü umudu söndürmek mümkün değildir. Umut, tıpkı bir kıvılcım gibi, bazen en karanlık anlarda bile yeniden doğar.

Bugün ekonomik sıkıntılar içinde olabilirsiniz. İş bulmak, geçinmek, ayakta kalmak zor gelebilir. Ama insan sadece maddi şartlarla değil, dayanışma, üretme ve içsel gücüyle ayakta durur. Hepimizin içinde bu güç vardır. Yeniden başlama ve yeniden yaratma kapasitemiz, düşündüğümüzden çok daha büyüktür.

Belki ülkeye güveniniz azaldı. Belki yarın ne olacak diye kaygılanıyorsunuz. Ama güveni dışarıda aramadan önce, içimizdeki rehberi hatırlayalım. İçsel güven, zihnimizin ve ruhumuzun rehberliğinde başlar. Ve biz kendi elimizle, kendi kararlılığımızla yeniden inşa edebiliriz.

Bir de içimizi derinden yaralayan bir gerçek var: Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve toplumsal baskı… Bu mesele sadece kadınların değil, hepimizin meselesidir. Ama kadınlara seslenmek istiyorum: Sizler, yalnızca zor koşulların taşıyıcısı değilsiniz. Siz, toplumsal ve ruhsal bilgelik taşıyıcısısınız. İçinizdeki bilgi, nesilleri büyüten, toplumu ayakta tutan görünmez bir güçtür.

Kadın olmak, yeniden doğmayı bilmek demektir. Küçük zaaflar ve zorluklar, içinde bulunduğumuz çağın yükleridir; ama her zorluk, içinde bir yeniden doğuş fırsatı taşır. Kadınların bilgeliği ve direnci, toplumu ve ruhu iyileştirir. Ve bu bilgelik, erkekler tarafından da onurlandırıldığında, toplumun bütününe yansır.

Sevgili dostlar, ruhsal bir perspektife de bakalım: Hepimizin içinde bir parçalanmış ruh parçası olabilir. Hayatta kaybolmuş, unuttuğumuz bir parça… Bu parçayı hatırlamak, çağırmak ve sahip çıkmak gerekir. Tıpkı meditasyonda yaptığımız gibi, bir nefesle merkezimize dönmek, karanlıkta yol gösteren bir ışık bulmamıza yardımcı olur. Travmalar, kaygılar ve korkular birer engel gibi görünse de, aslında dayanıklılığın ve büyümenin doğduğu yerlerdir.

Bizler defalarca ölür ve yeniden doğarız. Toplumsal krizler, bireysel kaygılar, korkular… Hepsi birer yeniden doğuş eşiğidir. İçimizdeki ışığı bulduğumuzda, sadece kendimizi değil, çevremizi de aydınlatırız.

Umutsuzluk bulaşıcıdır, ama umut da bulaşıcıdır. Eğer bir kişi yeniden “ben yapabilirim” derse, o cesaret topluma da yayılır. Umut, pasif bir bekleyiş değil, güçlü bir eylemdir. Her gün küçük bir adım atmak, üretmek, paylaşmak, destek olmak… İşte umut böyle yeşerir.

Dostlar, bugün söz verelim: Karanlıkları konuşacağız ama onlara teslim olmayacağız. Korkularımızı kabul edeceğiz ama onlara boyun eğmeyeceğiz. Birbirimize tutunacağız. Çünkü gücümüz sandığımızdan daha büyük.

Sevgiyle

PB

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.