Acının Ötesine Geçmek ve Kendini Şefkatle Serbest Bırakmak
Hayat, hepimizi zaman zaman yaralayan bir öğretmen. Her birimizin taşıdığı, konuşmadığı, belki dillendirmekten bile çekindiği yaralar var. Bunlar bazen bir kayıp, bazen bir ihanetten arta kalanlar, bazen de yıllar önce sessizce üzerimize sinmiş utançlar olabilir. Ama şunu unutmamak gerekiyor:
Travmalarımız bizde iz bıraksa da, kim olduğumuzu tanımlamak zorunda değiller.
Geçmiş acılarımızı inkar etmek, onları yok saymak çözüm değil. Aslında şifa, tam da o yaraların varlığını kabul etmekle başlıyor. “Evet, bu benim başıma geldi. Ama ben sadece bu değilim.” diyebildiğimiz an, içimizde bir dönüşüm başlar. Çünkü artık acının içinde kaybolmak yerine, oradan çıkmak için bir yön seçmeye başlarız.Travmalarımız, yaşanmış deneyimlerden ibaret. Onları “benim hikayem” olarak sahiplenip bir kimliğe dönüştürdüğümüzde, aslında geçmişe tutunuruz. Oysa acı, sadece geçip gitmesi gereken bir misafir. Onu sürekli evimizde ağırlarsak, kendimize yeni bir yaşam kurmak için alan bırakmayız.
Şamanik öğretilerde ve Doğu’nun bilgelik yollarında sıkça vurgulanan bir şey vardır:
“Ya hikayeden ders alırsın, ya da aynı acıyı tekrar yaşarsın.”
Acı çekmenin doğasında bir öğretmenlik vardır. Ama aynı olayları tekrar tekrar yaşayıp “neden hep böyle oluyor” demek, aslında orada çözümlenmemiş bir hikayenin hâlâ içimizde dönmekte olduğunu gösterir.Buda'nın öğrettiği gibi:
Acı kaçınılmazdır. Istırap ise seçtiğimiz hikayedir.
Bir olay olur. Bu sadece bir “olgu”dur. Ama biz zihnimizle onun etrafına bir hikaye öreriz:
“Yine yalnızım”,
“Yeterince iyi değilim”,
“Kimse beni anlamıyor.”
İşte tam burada, hikaye bizi kendine zincirler.
Bir olay yaşandığında, zihnimiz onu anlamlandırmak için hemen bir çerçeveye oturtmak ister. Bu biyolojik olarak da anlaşılır bir ihtiyaçtır. Ama zihnin seçtiği çerçeve çoğu zaman travmatik geçmişten gelen kayıtlarla çalışır. Yani bugünü değil, geçmişi yeniden yazar.İşte burada farkındalık devreye girer.
“Ben bu hikayeye tutunmak zorunda mıyım?”
“Bu yaşadığım olay hakkında daha nötr, daha geniş bir yerden bakabilir miyim?”
diye sorabildiğimizde, ilk kez ıstırabın zinciri çözülmeye başlar.Artık o kaybı “benim hayatımı mahvetti” yerine,
“O kişiyle geçirdiğim zaman için minnettarım ve tekrar sevgi dolu ilişkiler kurmak istiyorum.”
diyebilmeye başlarız. Ve bu, hikayeyi değiştirmek değil; onun içindeki şefkati hatırlamaktır.
Karma, tekrar eden döngüdür. Aynı dersi, farklı bedenlerde, farklı sahnelerde yeniden ve yeniden oynamak...
Ama Dharma, ruhun özgür iradesiyle seçtiği yolu ifade eder.
Yani artık aynı senaryoda kurban, kurtarıcı ya da saldırgan olmadan, sadece olduğun yerden ve olduğun gibi bir varlık olarak durabildiğin bir yoldur bu.Şamanik öğretiler, bu geçişi “okun yönünü değiştirmek” olarak anlatır.
Artık oku kendine saplamazsın.
Hikayeye tutunmazsın.
Kurban üçgeninden çekilip, merkezinde kalırsın.
Yeni hikayeler de zamanla birer zindan olabilir. “Şifacı”, “yazar”, “anne”, “öğretmen” gibi roller bile bir süre sonra bizi kısıtlayabilir. Şamanlar, bu kimliklerin hiçbirine sonsuza kadar sarılmaz. Çünkü her hikaye, kendi içinde bir kapanma potansiyeli taşır.Tutunmamak, hikayeyi bırakmaktır.
Bir etiketin arkasına saklanmamaktır.
Sadece deneyimleyen, gözlemleyen, akan bir bilinç olabilmektir.40 yaşında “genç antropolog” rolünü bırakıp “öğretmen” olan biri, ertesi yıl o rolü de bırakıp sessizliğin içinde erimeyi seçebilir. Çünkü her şey geçer.
Geriye kalan, sadece varoluşun ta kendisidir.
Tutunmamak sadece rollerden değil, onaylanma ihtiyacından da özgürleşmeyi getirir. “Kim ne der?”, “Beğenilir miyim?”, “Beni doğru anladılar mı?” gibi sorular yerini,
“Ben gerçeğimi yaşıyor muyum?”
sorusuna bırakır.
İç referansla yaşamak, dış dünyanın çalkantılarına karşı merkezde kalmaktır. Dışarıdan tanınmak için değil, içeriden çağıran sesi duyduğun için yoldasındır ve bu sana yeter. Yaşadıklarımızı inkar etmeden, hikayelerimizi kutsal birer öğretmen gibi onurlandırarak ama onlara tutunmadan. Yeni bir bilinçle ve daha büyük bir hafızayla Dharma’nın yoluna adım atmak mümkün. Sen, yaşadığın hiçbir şeyin toplamı değilsin. Sen, hepsinden geriye kalansın. O kalanda gerçek özgürlük var.
Sevgiyle
PB