Bazen hayatta öyle anlar olur ki, aslında ortada büyük bir mesele yoktur ama biz onu zihnimizde devasa bir dağa dönüştürürüz. Küçük bir iş, basit bir adım, hatta çoktan olup bitmiş bir olay… Zihnimiz bunların etrafında dönüp durdukça, kendi kendimizi yoruyor, sıkıştırıyor, strese sokuyoruz ve farkına varıyoruz: Asıl yük dışarıda değil, içeride.
İnsan olarak sık sık yaptığımız şeylerden biri, bir durumun kendisinden çok, onun etrafında kurduğumuz düşüncelere takılıp kalmak.
Bir işi “nasıl yapacağım, nasıl yetiştireceğim” diye defalarca tekrar etmek, o işin kendisinden çok daha yorucu olabiliyor. Oysa başladığımızda görüyoruz: Küçük küçük adımlarla ilerlediğimizde mesele aslında sandığımız kadar ağır değil.Bilimsel açıdan bu durumun bir adı var: ruminasyon. Zihin, çözüm üretmek yerine aynı düşünceleri tekrar ederek bir stres döngüsü yaratıyor. Böylece zihinsel enerji tükeniyor, ama gerçekte somut bir ilerleme kaydedilmiyor.
Zihnimizi yoran bir diğer şey ise geçmişten taşınan duygusal yükler. Yıllar önce yaşanmış bir olay, bitmiş bir ilişki, artık hayatta olmayan birine duyulan öfke ya da kırgınlık… Bunlar bugüne taşındıkça, yaşam enerjimizi tüketmeye devam ediyor.a
Olan olmuş, bitmiş ama biz hala içimizde aynı hikayeyi tekrar tekrar oynatıyoruz. Böylece, çoktan kapanmış bir sayfa zihnimizde hiç bitmeyen bir kitap haline geliyor.Spiritüel açıdan bakarsak, bu aslında ruhun değil, zihnin oyunudur. Ruh, geçmişi bırakmaya ve akışa teslim olmaya eğilimlidir. Ama zihnin inatla tuttuğu düğümler, bugünkü yolculuğumuzu ağırlaştırır. Şamanik çalışmalarda da sıkça görülen budur: Geçmişte kalan enerji bağları çözülmedikçe, kişi bugünü özgürce yaşayamaz.
Bazen küçük bir farkındalıkla, adeta durumun dışına çıkabiliriz. O anda şunu görebiliriz:
İşte bu bakış açısı zihnin oyunlarını fark etmemizi sağlar. Ve o anda yük hafifler.
Hayatın kendisi çoğu zaman o kadar da zor değil. Asıl zorlayıcı olan, bizim zihnimizin kurduğu hikâyeler, tekrar eden düşünceler, taşınan duygusal yükler.
Gerçekte ise biz, kendimizi yoran zihnimizi fark ettiğimiz anda özgürleşmeye başlıyoruz.Belki de hatırlamamız gereken tek şey şu:
Dağ zihin tarafından büyütülmüş bir gölgeden ibarettir. Göz göze geldiğimizde küçülür.
Sevgiyle
PB