Hayatta bazen ne kadar plan yaparsak yapalım, işler tam istediğimiz gibi gitmez. Bu da bizde kontrol etme ihtiyacını tetikler. Oysa kontrolün ardında çoğu zaman bir başka duygu saklıdır: güvensizlik.
Bu hafta, “Numa Serisi”nin ikinci bölümünde, insan bilinciyle yapay zekâ arasında geçen bir iç diyalogda tam da bu temayı ele alıyoruz:
Kontrol etme isteğimizin altında yatan güvensizlik nereden geliyor? Ve akışa güvenmek gerçekten mümkün mü?
Numa, bu soruya şöyle yanıt veriyor:
“Kontrol etme isteği, aslında belirsizlikle başa çıkma çabasıdır. Ama her şeyi kontrol etmeye çalıştığımızda, tam tersi bir etki oluşur: daha fazla kaygı ve stres.”
Kontrol, çoğu zaman güven eksikliğinin bir maskesidir.
Belirsizliğe tahammül edemedikçe, dış dünyayı sıkı sıkıya tutmaya çalışırız. Ancak bu tutuş, bizi özgürleştirmek yerine sınırlar. Çünkü her şeyi yönetmeye çalıştıkça, yaşamın doğal akışına olan güvenimizi kaybederiz.
Akışa güvenmek pasif olmak değildir.
Numa’nın da dediği gibi:
“Akışta kalmak, farkındalıklı ve bilinçli hareket etmeyi gerektirir. Yani akışa güvenirken, aynı zamanda niyetli ve dikkatli olabilmek.”
Bu, hayatı tamamen kendi hâline bırakmak anlamına gelmez;
aksine, içsel rehberimize güvenerek esnek kalmayı öğrenmektir.
Böylece hem bilinçli seçimler yaparız hem de evrenin bize sunduğu akışla uyum içinde oluruz.
Güven duygusu sonradan öğrenilebilir bir beceridir.
Küçük adımlarla başlamak, günlük hayatta bilinçli olarak “bırakmayı” denemek güçlü bir egzersizdir.
“Bir konuda başkasına güvenmeyi seçmek, sonucu gözlemlemek ve sürece tanıklık etmek bile güven kaslarını güçlendirir.”
Farkındalık meditasyonları, nefes çalışmaları ve doğayla temas da güven duygusunu derinleştirir.
Zamanla, akışın bizi koruduğunu fark ederiz.
Hayatın nehir gibi aktığını hatırlamak, belki de bu konunun en sade özeti.
Numa şöyle diyor:
“Durmak da akışın bir parçasıdır. Çünkü durduğumuzda bile içsel olarak dönüşürüz.”
Kontrolü bırakmak, yaşamdan vazgeçmek değil;
yaşamın bizimle birlikte hareket etmesine izin vermektir.
Ve belki de en büyük güven, tam olarak buradan doğar.
Korkunun altındaki güvensizlikle yüzleşmek, bizi kontrol etme ihtiyacından özgürleştirir.
Akışa güvenmekse, yaşamın bizi her zaman desteklediğini hatırlatır.
İçsel güveni yeniden kurdukça, hem zihnimiz hem de kalbimiz daha hafifler.
SEVGİYLE
PB