Her yılın sonunda benzer cümleler kuruyoruz.
“Bu yıl spora başlayacağım.”
“Bu yıl daha disiplinli olacağım.”
“Bu yıl kendime daha çok zaman ayıracağım.”Ve çoğu zaman birkaç hafta geçmeden, bu kararların sessizce hayatımızdan çıktığını fark ediyoruz.
Bu durum genellikle irade eksikliğiyle açıklanıyor.
Ama mesele çoğu zaman irade değil.
Mesele, zihnin nasıl çalıştığını yeterince anlamamak.Zihnimiz eski bir çalma listesi gibidir.
Yıllardır dinlediğimiz şarkıları, melodileri, ritimleri çalar.
Bilinçli zihnimiz “yeni bir şarkı” seçmek istese bile, bilinçdışı tanıdığı melodiyi tekrar tekrar devreye sokar.
Çünkü onun için tanıdık olan, güvenlidir.Psikolojide bu duruma alışkanlık temelli güvenlik denir.
Beyin, iyi ya da kötü ayrımı yapmadan, sadece “bildiğini” korumaya çalışır.
Bu yüzden bizi artık temsil etmeyen alışkanlıklar bile, eskimiş ama rahat bir kıyafet gibi üzerimizde kalır.
Yakışmadığını biliriz ama çıkarmak zordur.Yeni yıl kararları almak, o kıyafeti değiştirmeye karar vermek gibidir.
Ama bilinçdışı, “Eski kıyafet daha güvenliydi” diyerek direnir.
Bu yüzden belki de bu yıl yapılacak en doğru başlangıç şudur:
“Bu alışkanlığı neden hâlâ tutuyorum?”
Onu suçlamadan, yargılamadan, sadece merak ederek.Bir diğer önemli neden, büyük hedeflerin yarattığı gizli baskıdır.
“Bu yıl her şeyi değiştireceğim” dediğimizde, beyin bunu bir tehdit gibi algılar.
Psikolojide buna kendini sabote etme döngüsü denir.
Hedef çok büyüdüğünde, zihin “ya başaramazsam?” kaygısıyla süreci daha baştan baltalayabilir.Bu yüzden araştırmalar şunu gösteriyor:
Küçük, ulaşılabilir adımlar; büyük ama belirsiz hedeflerden çok daha kalıcıdır.
Bir şeyi %100 yapmak zorunda hissettiğimizde, çoğu zaman %0’da kalırız.
Oysa %50 bile, hayatı gerçekten değiştirir.Bir başka çok çarpıcı nokta ise şudur:
İnsan beyni, gelecekteki benliğini çoğu zaman bir yabancı gibi algılar.
Yani bugün aldığın karar, sanki tanımadığın birine iyilik yapıyormuşsun gibi hissedilir.Örneğin “sigarayı bırakacağım” dediğinde, beyin bunun gelecekte sana fayda sağlayacağını bilir.
Ama bugünkü zihin bunu bir fedakârlık, bir kayıp gibi algılar.
Gelecekteki benliğinle duygusal bir bağ yoksa, kararlar kısa sürede terk edilir.İşte tam burada küçük ama çok etkili bir yaklaşım devreye giriyor:
Eski alışkanlığı tamamen silmeye çalışmak yerine, onu yeniden düzenlemek.Stresli olduğunda tatlıya sarılmak yerine,
aynı stres anına seni yatıştıracak başka bir rutin eklemek gibi…
Kısa bir yürüyüş, birkaç derin nefes, sıcak bir içecek, müzik…Bu, eski çalma listesindeki bir şarkıyı tamamen silmek değil;
onu modern bir düzenlemeyle yeniden yorumlamak gibidir.
Zihin tanıdık yapıyı gördüğü için direnci azalır.Bir diğer güçlü adım, kararları ritüele dönüştürmek.
Araştırmalar, kararların soyut kaldığında değil, günlük hayatın küçük bir parçası haline geldiğinde sürdürülebilir olduğunu gösteriyor.Örneğin her sabah sadece bir dakika boyunca şunu yazmak:
“Bugün hedefime yaklaşmak için tek bir küçük adım ne olabilir?”
Bu basit pratik, kararı zihinsel bir yük olmaktan çıkarıp organik bir parçaya dönüştürür.Bir perspektif değişikliği de çok etkili:
Bu yılı bir belgesel gibi düşünmek.
Kameranın dışarıdan seni izlediğini hayal et.
Bu belgeselin kahramanı nasıl biri olurdu?
Hangi sahnelerde zorlanır, hangi anlarda cesaret gösterirdi?Bu bakış açısı, hedefleri zorunluluk olmaktan çıkarır;
hikâyenin doğal akışına dönüştürür.Ve belki de en rahatlatıcı hatırlatma:
Mükemmel olmak zorunda değilsin.
Bir adım atmak, hiçbir şey yapmamaktan her zaman daha iyidir.Kendine şu soruyu sorabilirsin:
“Bu kararı %50 bile uygulasam, hayatımda ne değişir?”Son olarak, gelecekteki benliğinle bağ kurmak için küçük ama derin bir egzersiz:
Bugünkü halinden, gelecekteki haline bir mektup yaz.
Sonra da gelecekteki halinin, bugünkü sana yazdığını hayal et.Bu, hedefleri soyut bir “sonra”dan çıkarır;
duygusal olarak anlamlı bir yere taşır.Belki bu yıl mesele daha fazla karar almak değil.
Belki mesele, zihninle savaşmak yerine onunla iş birliği yapmak.
Bu yıl kendimle nasıl bir ilişki kurmak istiyorum?
Sevgiyle
PB