07 Dec
07Dec

Yeni bir yılın eşiğinde dururken, önce teşekkür ederek başlamak isterim. Çünkü hayatımızda bize eşlik eden her şey — somut ya da soyut, canlı ya da nesne, insan ya da doğa — aslında farkında bile olmadan birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımız. İçinde yaşadığımız ev, su içtiğimiz bardak, sabah geçtiğimiz sokak, selam verdiğimiz ağaç, her gün yanımızda olan hayvan dostlarımız, sevdiklerimiz, tanıdıklarımız, hatta tanımadıklarımız… Ve görünmeyen ama hissedilen, atalarımız, rehberlerimiz, kendi iç sesimiz… Bunların hepsi bu yıl boyunca bize eşlik etti ve bu yolculukta bizi hem taşıdı hem dönüştürdü. Yıla teşekkür etmek, tutunmak değil; eşlik eden her şeyi onurlandırmak demek.

2025’e dönüp baktığımızda, şimdi nazik bir yerden yılın panoramasını izleyelim. Nerelerde her şey yolunda aktı? Hayatımıza neler eklendi? Hangi kapılar açıldı, hangi adımlar bizi büyüttü, hangi karşılaşmalar içimize ışık oldu? Ve yılın duran, sessiz, bekleyen taraflarına da aynı şefkatli yerden bakalım. Hangi alanlar daha yavaştı? Neleri yapabilirdik ama yapmadık? Neleri daha fazla yapsaydık iyi gelirdi? Burada amaç kendimizi eleştirmek ya da suçlamak değil; sadece gözlemlemek. Çünkü bazen “durgun” sandığımız yılın aslında içten içe bizi büyüttüğünü, dıştan görünmeyen ama içeriden bizi dönüştüren adımlar attığımızı fark ederiz. Hayatın akışı her zaman dışarıdaki hızla değil, içerideki dönüşümle ilgilidir.

Bu gözlem sırasında gölge tarafımıza da nazikçe bir selam vermek iyi gelir. Hepimizin içinde tamamlanmak isteyen yönler, kendince kriterleri olan taraflar, “hazır olunca yaparım” diye bekleyen hâller var. Ama çoğu zaman hayat, biz hazır olduğumuzu sandığımız anda değil, tam da yoldayken açılır. Ustaların dediği gibi: kervan yolda düzülür. Bu yüzden gölge tarafımızı suçlamadan, bastırmadan, yargılamadan sadece fark etmek yeterli. Çünkü gölge de bizi korumaya çalışır, güvenli bir alan yaratmak ister. 2026’ya geçerken gölgemizin elinden tutmak: “Gel, beraber gidelim.” demektir.

Bu rehberin ikinci ana teması ise kendimizle bağlantı. Gün içinde kaç dakika gerçekten kendimizle kalabiliyoruz? Kaç kez nefesimizin farkına varıyoruz? Kaç kere bir şey tüketmeden, bir şey izlemadan, bir şey dinlemeden sadece kendimize dönüyoruz? 2026 için belki en güçlü niyetlerden biri bu olabilir: her gün 5 dakika, 10 dakika, yarım saat ya da ne kadarsa… Kendimizle kalabildiğimiz saf bir alan yaratmak. Olanı olduğu gibi kabul eden, olmayana “demek ki olması gerekmiyordu” diyebilen, sezgisine, ihtiyacına, duygusuna daha yakın duran bir ben yaratmak.

Şimdi 2026’ya doğru içten bir bakış atalım. Bu yılı bitirirken “Aferin bana” diyebilmek için hangi adımları atmak istiyoruz? Bu yıl nasıl bir ben olmak istiyoruz? Huzur mu? Daha çok kendini duymak mı? Daha fazla hareket mi? Daha fazla üretim, daha fazla alan açma, daha fazla sevgi, daha çok gerçeklik mi? Somut hedefler elbette güzel; ama asıl mesele içsel hâlimiz: bu yıl nasıl bir enerjiyle yürümek istiyoruz? Bu sorulara cevap ararken niyet cümlemizin yanında bazen küçük bir korku belirir. Niyetin enerjisini gölgeleyen küçük bir “ya olmazsa?” hâli. Kendine sor: “Bu niyetimi hangi korku geri çekiyor? Ve ben o korkunun elinden nasıl tutabilirim?” Bu soruyu sormak bile dönüşümün kapısını açar.

Son olarak olana ve olmayana teşekkür ederek 2026’ya bir temenni bırakalım. Sağlık, huzur, keyif, neşe, coşku, bolluk, bereket, kolaylık, sevgi, şefkat ve ışığın rehberliğinde yürüdüğümüz; eylemlerimizin ve eylemsiz kaldığımız anların bile kendi içimizle uyumlu olduğu bir yıl… Kendimize daha yakın, hayata daha açık olduğumuz, birlik ve beraberlik içinde bir yıl… Ve en önemlisi, kendimizi olduğumuz gibi kabul edebildiğimiz bir yıl… Hoş geldin 2026.

Hayatta Zorlandığında Kendini Nasıl İyileştirebilirsin? (Kolaylaştırıcı Mini Rehber)

Bu yeni yıl rehberini gerçekten rehber kılmak için hayatın içinde zorlandığında uygulayabileceğin birkaç basit ama derin kolaylaştırıcı ekliyorum. Bunlar hızlı, uygulanabilir ve seni merkeze döndüren mini araçlar:

1. “Bir dakikalık beden taraması”

Nerede sıkıştın? Kalpte mi, boğazda mı, karında mı?

O bölgeye elini koy, bir nefes al, bir nefes ver.

Beden, duygunun ilk anlattığı dildir.

2. “Şu anda benim neye ihtiyacım var?” sorusu

Basit ama dev bir anahtar.

Bu soru, zihni karışıklıktan, kalbi açıklığa taşır.

Cevap bazen su içmek, bazen uyumak, bazen ağlamak, bazen bir şey yazmak olabilir.

3. Duygunu bir cümleyle onurlandır

“Sadece üzgünüm.”

“Sadece bir şeye kırıldım.”

“Sadece yoruldum.”

Duyguyu adlandırmak, duyguyu serbest bırakır.

4. 3 dakikalık yürüyüş/Dans

Evin içinde bile olabilir.

Beden hareket ettiğinde zihin çözümlenmeye başlar.

5. “Bir şeyi değiştiremiyorsam, onunla birlikte oturmayı seçiyorum.” ritüeli

Zorlukla savaşmak yerine onunla 2 dakika oturmak bile gücü geri getirir.

6. Kendine mini-ritüel: sıcak içecek + 3 şükran cümlesi

Bir bitki çayı, kakao, sıcak su…

Yanına o an için 3 tane teşekkür.

Bu ikili, duygunun sıcaklığını ve zihnin sakinliğini aynı anda çalıştırır.

7. Birine söylemek yerine önce kendine söyle

“Neyim var?” diye başkalarına gitmeden önce kendine sor.

Cevap sana gelsin.

İyileştiricidir.

8. “Bugün kendime nasıl iyi davranabilirim?”

Bu soruyu her sabah sorarsan yılın enerjisi doğal olarak değişir.

SEVGİYLE

PB

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.