Hepimizin içinde, bazen farkında olduğumuz, bazen de derinden işleyen bir içsel yargıç var. Sanki beynimizin bir köşesinde, elinde bir kılıç ve teraziyle duran, her hareketimizi, her düşüncemizi, her sözümüzü titizlikle inceleyen yaşlı, bilmiş bir teyze gibi. Bu ses, çocukluktan itibaren edindiğimiz inançlar, toplumsal beklentiler, ailevi koşullanmalar ve hatta medya ile popüler kültürün dayattığı "olması gerekenler" ile besleniyor.
Bu içsel yargıç, en başta kendimize karşı acımasız olabiliyor. "Yetersizsin," "beceriksizsin," "asla başaramazsın," "yine mi hata yaptın?" gibi fısıltılarla zihnimizi dolduruyor. Başkalarının ne düşüneceği, toplumun bizi nasıl algılayacağı gibi kaygılar, kendimize kurduğumuz bu görünmez hapishaneyi daha da sağlamlaştırıyor. Oysa biz kendimize bu kadar acımasızca davrandıkça, içimizdeki gölge dediğimiz, bastırdığımız, kabul etmediğimiz yanlar daha da güçleniyor. Kendi kusurlarımızı ve eksikliklerimizi reddettikçe, onların üzerimizdeki etkisi artıyor.
Kendimize karşı geliştirdiğimiz bu yargılama mekanizması, kaçınılmaz olarak dış dünyaya da yansıyor. Karşımızdaki bir insanı, bir olayı ya da bir durumu tam olarak anlamaya çalışmak yerine, o anki önyargılarımızla veya bize uymayan yanlarıyla hızlıca yargılıyoruz. Görünenin ötesine bakma, anlamaya çalışma, empati kurma çabası yerine, kolayca "doğru" ya da "yanlış" damgasını yapıştırabiliyoruz.
Hele ki günümüz dünyasında, sosyal medya, internet, popüler kültür gibi unsurlar sistemimize o kadar yoğun bir şekilde giriyor ki, bu yargılama eğilimi daha da körüklenebiliyor. Mükemmellik algıları, dayatılan yaşam tarzları, sürekli bir kıyaslama hali... Tüm bunlar, kendimize ve başkalarına karşı yargılayıcı bir duruş sergilememizi kolaylaştırıyor. "Nasıl giyinmeli, ne yemeli, ne kadar başarılı olmalı?" gibi sorularla zihnimiz dolup taşıyor. Bu bombardıman altında dengemizi korumak, yargısız bir bakış açısı geliştirmek zorlaşabiliyor. Bağlantıda kalmakla, bu dış etkilerin altında ezilmek arasında ince bir çizgi var.
Peki, bu döngüyü nasıl kıracağız? İçimizdeki yargıcı susturmak mümkün mü? Cevap, susturmaktan ziyade dönüştürmekte yatıyor.
Yargılamak, kolay ve otomatikleşmiş bir tepki olabilir. Ancak ondan vazgeçmek, bizi gerçek özgürlüğe, derin bağlantılara ve tam anlamıyla otantik bir yaşama taşıyan cesur bir adımdır.
Sevgiyle
PB